The Neighbor Zombie (2010) [İnceleme]

 Sevgili zombiler, Güney Kore topraklarına hoş geldiniz.

Evet, filmin böyle bir iddiâsı var: Kore'nin ilk zombi filmi.* Ben ki sekiz yüzden fazla G. Kore yapımı seyretmiş biriyim, doğrusu bu iddiâyı çürütecek bilgiye sâhip değilim. Öyle diyorlarsa, öyledir. Ne diyeyim; "Öyle." diyelim bâri biz de.

KONU 

Test sürecindeki AIDS aşısı sebebiyle insanlar farklı bir virüsün pençesinde kıvranırlar ve birer zombiye dönüşürler. 2010 yılında dünyâyı kasıp kavuran bu zombi salgınından G. Kore de hissesini alır. Hükümet sıkıyönetim îlân edip görüldükleri yerde itlâf edilmeleri tâlîmâtını verir. Âile üyeleri, sevdikleri hastalık kapan siviller de onları tedâvi umuduyla saklamaya çalışırlar.

TANITMA FİLMİ

Oldum olası zombi filmi çekmeye cüret edenlere şaşmışımdır. (Bir o kadar da imrenme hakkım mahfuzdur yalnız.) Yâhu mâdem fantastik âleme daldın şöyle alfa birâderlerin hırlaştığı kurtadam sahneleriyle veyâhut ölümsüz olduğu kadar karizmatik (Bitmek tükenmek bilmiyor bâbında...) vampir abilerin uçup kaçtığı, görenin önünü ilikleyip bildiği tüm sûreleri/duâları okumaya başladığı cinli-hayâletli hikâyelerle coşmak varken ne diye burnunun dikine giden bu ucûbelerle uğraşır ki insan? Hele hele birkaç insan... Evet, bu kez "KinoMangosteen" olarak bilinen tayfa; yani Oh Young-doo, Ryu Hoon, Hong Young-geun ve Jang Yoon-jung'dan oluşan -o dönem için- genç yönetmen dörtlüsü ceplerindeki parayı masaya yığıp (Yerde bulduğu bozuk parayı kapıp büyük heyecanla bakkala koşan ve umut dolu bakışlarla uzatarak "Bununla ne olur amca?" diyen velet misâli...) "Ya nasip! Bu kadarla ne çekebilirsek artık..." diyerek bir yola çıkmışlar. (O paraya anca çile çekilir hanımlar ve beyler, benden demesi.)

Batılı bir kaynakta filmin bütçesinin 15.000 $ olduğu rivâyet edilmiş, lâkin vaziyet o kadar vahim değilmiş. Zîra KinoMangosteen'e âit sayfada bu meblağ 20 milyon won olarak kayda geçmiş. (Yani o târihte nereden baksanız bi' 17-18 bin $ eder.) Bu masrafın da yarısı sette yenen yemekler için yapılmış. (Demek ki bizde şöyle ramazana denk gelen bir prodüksiyon olsa ve ikindi sonrası paydos desek iki film çıkarılır bu kafayla.) Peki gişe hâsılâtı ne olmuş dersiniz? Kore Film Konseyi'ne göre 17.078 $. Nasıl, iyi kâr etmişler, değil mi? Durun, hemen gömmeyin bu güzel kardeşlerimizi. Sırf filmin telif haklarını satıştan 20.000 $ kazanmışlar. O da sâdece Japonya ha! Başka talep eden olmuş mu bilmiyorum, ama arkadaşlara yetmiş zâten o kadar büyük para. Misal, bir sonraki film (Invasion of Alien Bikini) için 4.500 $'lık bütçe kâfi gelmiş.

Yapım öncesinde yardımcı yönetmen deneyimi bulunan Oh Young-doo, iki kısa film çekmiş Ryu Hoon, makyöz Jang Yoon-jung ve aktör Hong Young-geun'un elinden çıkma; ben diyeyim antoloji, siz deyin omnibüs (Omnibüs denmeyi de hak eder, çünkü iki yönetmenin ikişer filmi söz konusu.); bu altı kısa filmden oluşan seçkide sırasıyla şu bölümler yer alıyor:

1- Crack: Yönetmenliğini OH Young-doo'nun yaptığı bölümde bir oyuncak figür koleksiyoncusu kazâra zombi tarafından enfekte olur.

2- Run Away: Yine OH Young-doo'ya âit olan bu parçada, romantik bir kadın ile henüz virüsün tüm etkilerini göstermeyen sevgilisinin hikâyesine tanıklık ediyoruz.

3- Mother, I Love You: HONG Young-geun tarafından yönetilen filmde, virüs kapmış annesini  evinde saklayan ve her gün besleyen genç kadının dramına şâhit oluyoruz.

4- The Age of Vaccine: RYU Hoon'un eserinde hastalığı iyileştirmek için kendi üzerinde deneyler yapan Dr. Park ile Sınır Tanımayan Doktorlar ve olayların müsebbîbi ilâç şirketi arasındaki köşe kapmacayı seyrediyoruz.

5- After That, I'm So Sorry: Yönetmen JANG Yoon-jung, aşının geliştirilmesinden sonra her şeyin düzene girdiği ve hastaların iyileştiği dönemi alıyor kadrajına. Ancak, iyileşenlerin geleceği henüz belirsizdir.

6- Pain Killer: HONG Young-geun bir kez daha kamera arkasına geçiyor ve teslim târihi yaklaşan taslağı zamânında bitirebilmek için durmaksızın yazmaya devam ede bir yazarın gergin anlarına konuk ediyor bizi.

Evvelâ peşin peşin konuşalım. Filmin bütçesi ve amacı belli. Eh, konu ve konuklar da öyle. Sonuçta yönetmenler, bir başka/sonraki filmde oyuncu olarak sahneye çıkmışlar. Zâten ilk üç filmde sırasıyla bir, iki ve üç oyuncu mevcut. Öyle katmanlı denilebilecek hikâyeleri ve olayları da yok. Kaldı ki çoğu film tek mekânda geçiyor. Bâzı dekor ve objeler de ekipten çıkma. Misal, üçüncü segmentte görülen anne-kız fotoğrafı aslında Jang Yoon-jung'a âit.  Tabiî böyle bir yapım için hayâtî önem arz eden makyöz (Bkz. Jang Yoon-jung) de zâten cepte. Sözün kısası, bâriz "b filmi" yani karşımızdaki. Ondan sonra "Vay efendim bu ne biçim makyaj, şu nasıl karakter, o neden öyle?" demeyin.

Her ne kadar ikinci, üçüncü ve beşinci filmleri daha çok beğensem de ilk filmin de animasyondan destek alarak atmosfer oluşturmak ve olayların başlangıcına dâir bilgi vermek adına ümit vâdettiğini söylemek mümkün. Yalnız, hemen arkasında yer alan öykü için aynı sözleri sarf etmek mümkün değil. Her ne kadar kısa sayılabilecek sürede yer verilse de kanlı sahneler haddinden biraz fazla gibiydi, daha doğrusu rahatsız ediciydi, hatta sona doğru "gore" addedilecek denliydi. (Mîdesi hassas olanlar dikkat!)

İkinci bölümde ise yer yer Yeşilçam sahnelerini de anımsatan abartılı oyunculuklarla, mekân ve dekorla bir "kitsch" havası var. Ayrıca zombi ve aşk kelimelerinin bu filmden önce (2013 târihli "Warm Bodies" başka elbette.) yan yana geldiğini sanmıyorum. Melez türler ve insan-zombi aşkı ihtimâli üzerine yer yer absürt komedi, kimi zaman da melodram havası estiren bu bölüm ile tansiyon biraz yükseliyor. Hele bir de göndermesi var ki:

Üçüncü parça âile, sevgi, bağlılık ve fedâkârlık husûsunda biraz aykırı bir bakış açısı sunuyor seyirciye. (Bak işte bu noktada bir benzeri Peter Jackson abimizin elinden çıkmıştı: Braindead) Sâdece annesine sâdık kalmıyor bu genç hanım, onu beslemek adına öyle zorluklara katlanıyor ki insana, kendini sorgulatıyor. (Fondaki ses için teşekkürler. Bkz. Alla Pugaçeva - Million Roses)

Diğerlerine nazaran bir miktar aksiyon içeren dördüncü segmentte hastalığa sebep olan aşıdan geliştirilen ve insanları âdeta süper güçleri olan birer canlıya dönüştüren ilâçla bulunan tedâvi üzerinden ufak tefek taşlamalar yapılıyor.

En dokunaklı öykülerden biri de beşinci filmde vuk'u buluyor. Düzen yeniden tesis edilmiş, hayat olağan akışında ilerlemektedir. "Asmayalım da besleyelim." düsturundan hareketle topluma karışmasına müsâade edilen, ama vücutlarında (yüzlerinde) enfekte oldukları dönemden izler taşıyan eskinin zombisi, şimdinin senin-benim gibi insanlarının uyum sürecine tanık oluyoruz. Vicdânî sorgulamalar kadar eski hesaplar da ortaya seriliyor. Zombiliği de bir hasta/hastalık olarak ele alıp bizi de bu bağlamda düşünmeye sevk ediyor.

 Altıncı film ise daha çok "E yeter gari!" mesajı veriyor. Başka mesaj da veriyor olabilir, bilemedim doğrusu. Belki de hiçbir mesaj vermiyor da olabilir. Aslında hepsi ya da hiçbiri ya da... Öyle bir bölüm işte.

 

* İnsan her gün bir şey öğreniyor. Meğer ta 1981'de "Goechi" namlı zombi filmi icrâ edilmiş Kore topraklarında.


Bu sayfadaki görseller için HanCinema'dan yararlanılmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

A Taxi Driver (2017)

The Witch: Part 1 - The Subversion (2019)

Dear Ex (2018)